TÜROB Geleneksel Öğle Yemeği - 23 Kasım 2016
NOVOTEL İSTANBUL BOSPHORUS
Değerli Misafirler,
TÜROB Geleneksel Öğle Yemeği’ne hoş geldiniz.
2016 yılını tamamlamak üzereyiz. Bu yıl sektör ve ülke olarak çok zor sınavlardan geçtik. Büyük bir dirayet ve inanç ile demokrasi karşıtı her türlü girişimin karşısında durduk. Ülkemiz bu stresli dönemi, demokrasiye ve barışa olan inancı ile bertaraf etmekle beraber, turizm sektörü olarak maalesef dar boğaza girmekten kurtulamadık.
2015 yılının sonbaharında, 2016 yılında bizi büyük bir krizin beklediğini öngörmüştük. Sadece Rusya meselesi değil, Avrupa pazarlarında yaşanan sorunlar sektörü önemle ölçüde etkiledi ve iş hacmimizi düşürdü.
Rusya’dan yaklaşık, 4 milyon kişi gelmekteydi, Avrupa’dan gelen turistte ise bu rakam 25 milyon civarındaydı. Dolayısıyla, kayıp kaynak pazarlarımızı ve özellikle de gelir anlamında, çok daha iyi analiz etmemiz gerektiğine inanıyoruz.
Rusya ile işlerin düzelmesi de tam anlamıyla çare olmayacaktır. Çünkü Rus turistlerin tatillerini geçirdikleri yer Türkiye'nin güney sahilleri. Şehir otelleri ya da mass turizm dışında ise çok fazla bir etkisi olmuyor. Bu otellerin asıl müşterisi kongre turizmine gelenler ve özellikle Avrupalı, ABD'li ve Uzakdoğulu yüksek harcama yapan, şehrin içinde hareket eden turistler. Bu turistler, önce İstanbul'a inseler de, daha sonra kültür turizmi kapsamında Trabzon, Kapadokya, Şanlıurfa, Nemrut Dağı gibi bölgelerimizi de ziyaret ediyorlar.
Turizmciler için 2012 en son iyi yıl olurken, bugün için asıl tehlikelerinden biri de ortalama oda fiyatlarındaki düşüş. Oda gelirleri, %40'ı aşan düşüşler ile 40 Euro'nun altına inmiş durumda. Dolayısıyla turist sayılarından ziyade, gelirlerimizi iyileştirmemiz gerekmekte. Aksi halde, Sektörün yatırım, istihdam ve hizmet imkanları da aynı ölçüde olumsuz etkilenmekte ve bir domino etkisiyle tüm ekonomiyi etkilemektedir.
Bu süreçte, TÜROB olarak girişimde bulunduğumuz konu başlıkları hakkında sizleri bilgilendirmek istiyorum.
Son altı ay içerisinde Sayın Başbakanımız ve Sayın Bakanımıza iletmiş olduğumuz raporlarımızda ve birebir görüşmelerimizde, Sektörümüzü ve istihdamı koruyup, rekabet koşulları çerçevesinde mücadele edilmesini sağlayacak gerekli tedbirlerin alınması konusunun, Turizm sektörünün doğrudan ve dolaylı etkileri gözlemlendiğinde, aslında, Ülke ekonomisi için hayati önem taşıdığını vurguladık.
Sektörümüzün, 2015 yılında, Gayri safi milli hasıla içerisindeki payı %12,9 ve istihdama katkısı %8,3 olarak saptanmıştır. Bu oran içerisinde sektörel ithalatın neredeyse sıfır olduğunu düşünürsek, Turizm, Türkiye ekonomisi için rekabet üstünlüğü sağlayan en önemli gelir kaynağıdır. Dolayısıyla, 2016 yılında bu verilerdeki kayıp, sadece Turizm sektörünün değil, maalesef ki Türkiye'nin kaybı olmuştur.
Öncelikle şunu belirtmeliyim ki, bu süreçte, Hükümetimizin, Turizme olan yaklaşımı, bizleri dinlemeleri ve bizim yanımızda olduklarını görmek bizleri son derece mutlu etmektedir.
Peki ne yapmalıyız? Temaslarımızda sorunlarımızı dile getirip, mağduriyetimizi anlatıp bir kenara çekilmiyoruz tabii ki. Çözüm önerilerimizi de sunuyoruz.
Bu sıkıntılı dönemi atlatmaya çalışırken, işletmelerimizi ayakta tutabilmek gerekmektedir;
1-Mevcut borç stoku ve sermaye akışının normale dönmesinin sağlanması amacı ile düşük faizli ve uzun vadeli işletme kredilerinin kullandırılması,
2- SGK ve Muhtasar ödemelerinin 01 Ocak 2018 tarihine kadar faizsiz olarak ertelenmesi,
3- Çalışanların SGK İşveren payının %50’si hazine veya İŞKUR tarafından karşılanması önemli bir destek sağlayacaktır.
Özellikle Güney sahillerinde yaşanan Kaynak Pazar sıkıntısını telafi edebilmek amacıyla sağlanan, "Yakıt Teşvikleri" destinasyon ayrımı yapmaksızın, başta İstanbul olmak üzere tüm bölgelerimize, yıl boyunca uygulanmalı ve 2017 yılı için şimdiden açıklanmalıdır.
Neden diyecek olursak, Turizmin mevsimsellik ve bölgesellikten kurtulması gerekmektedir. Deniz-güneş-kum turizmi ve güney sahilleri dışında, Türkiye'nin turizm ürünlerinin çok daha çeşitli zengin ve cazip olduğunu vurgulamalıyız.
Tam da bu nokta da, Kongre Turizmi'nin değeri öne çıkıyor. Kongre ve İş Toplantıların, ekonomiye ve marka değerine katkılarını hepimiz çok iyi biliyoruz.
Kongre Turizmi için verilen tekliflerde, tercih edilebilir olmak için, Ülkemizin şu şartlarda ihtiyaç duyduğu en önemli farklılık, KDV muafiyeti uygulaması olarak öne çıkmakta, ancak bu yönde ülkemizde bir düzenleme bulunmamaktadır.
Kongre Turizmi için ülkemize gelmesi talep edilen dernek/şirket veya kurumların, kongre harcamalarının (kongre merkezi, konaklama, aracılık hizmetleri gibi) KDV’den muaf olması tercih sebebi olmaktadır. Türkiye bu yönde yaşanan daralmayı 2017-2019 dönemi için KDV muafiyeti uygulaması ile aşabilir.
TÜROB, olarak her fırsatta, her görüşmemizde bu konuları dile getirmekteyiz. Muhakkak ki takip ettiğiniz gibi, Ulusal Basın ile de son zamanlarda yakın bir ilişki içerisindeyiz. Sektörümüzün önemi ve mevcut durumun aciliyetini kendileriyle paylaşıyoruz. Değerli gazeteci ve yazarlarımıza konuya hassasiyet gösterdikleri ve yazılarında bizlerin görüşlerine genişçe yer verip, farkındalık sağlanmasına katkıda bulundukları için ayrıca teşekkür ediyorum.
Tüm bu lobi faaliyetlerimizin dışında, Tanıtım ve Pazarlama çalışmalarımıza da aynı hızla, motivasyonumuzu kaybetmeden devam ediyoruz. Son olarak, Japonya, Brezilya, Arjantin, İtalya, İngiltere ve Yunanistan'daki Fuarlara katılım sağladık. Ayrıntılı raporlarımızı yayınladık, web sayfamızdan kolaylıkla erişebilirsiniz.
Türk Hava Yolları ile olan işbirliğimiz kapsamında gerçekleştirilen proje ile dünyanın dört bir yanından davet edilen profesyonel turizmciler, tanıtım amaçlı ağırlanıyor ve başta İstanbul olmak üzere, Türkiye’nin ‘güvenli’ bir ülke olduğu mesajı veriliyor. Her iki kuruluş olarak, bu yılın en sıkıntılı dönemlerinde bile yabancı meslektaşlarımızı ağırlamaya ara vermedik, hatta bu yöndeki faaliyetlerimizi hızlandırdık. Son 3 ayda İstanbul’da ağırlanan yabancı turizmci sayısı bin kişiyi aştı. Bu konuda, siz değerli üyelerimize bizlere her zaman destek olduğunuz için sonsuz teşekkürlerimi iletiyorum.
Tüm bu gündemin dışında, bildiğiniz üzere Birliğimiz, uzun yıllardır, konutların günlük veya kısa süreli olarak, güvenlik, sağlık ve haksız rekabet konularında ciddi sorunlar teşkil ederek, yasalara aykırı bir şekilde kiraya verilmesi konusunda mücadele vermektedir.
Bu haklı mücadelemiz neticesinde, basından da takip edildiği üzere yerel Belediyeler, İçişleri Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından ciddi bir süreç başlatılmıştır. Bu konuya hassasiyet göstererek, sıkı bir takip başlatan, başta Fatih Belediye Başkanı Sayın Mustafa Demir olmak üzere, tüm yerel otoritelere ve yöneticilere teşekkürlerimi takdim ediyorum.
Konuşmamı noktalandırırken, desteklerini bizden esirgemeyen kurumsal sponsorlarımız Ecolab - Mobil Bil ve Boyut Yayın Grubuna;
Bu güzel ve değerli ev sahipliğinden ötürü, Novotel İstanbul Bosphorus Genel Müdürü Sayın Erkan Öğüt'e ve değerli ekibine teşekkürlerimi sunuyorum.